text
stringlengths
0
20.4M
Yaşlanan bir nüfusla çözümlere ihtiyacınız var
ABD Nüfus Referans Bürosuna göre, 26%Japonya nüfusunun% 65'i 65 yaşın üzerindedir. Bu, dünyanın herhangi bir yerinde o yaşın üzerindeki en yüksek sayıda insana sahip olduğu anlamına gelir.
Japon firmaları, bu artan soruna bir çözüm bulmaya çalışmak için, yaşlıların giyebileceği dış iskelet kıyafetleri geliştiriyor ve bu da onlara çalışmaya devam etmeleri için ek destek verecek.
Bu şirketlerden biri Innophys.
Innophys, sırt çantası gibi giyeceğiniz bir dizi takım elbise üretti. El pompası sıkılarak yeniden doldurulur. 30 kez, Bu, havayı hava ile çalışan 'kaslara' iter.
INNOPHYS Fiziksel Emek İçin Kas Kıyafeti Geliştiriyor https://t.co/VHoOrS63bR
- TechAcute (@TechAcuteCom) 1 Aralık 2019
Bir kişi böyle bir takım elbise giyerek ayağa kalkabilir 55 lbs (24 kg) ve yaklaşık maliyeti $1,300.
Innophys sözcüsü Daigo Orihara, "Bir müşteri, turp turşusu yapan ve satan ve üretim sürecinde ağır siklet kullanan bir aile şirketidir."Yeni Bilim Adamı. "Baba 70'lerinde ve emekli olması gerekiyordu ama hala bizim kaslı tulumumuzla çalışıyor."
Japonya'daki formda ve yetenekli işçi sıkıntısı azaldıkça, bu kıyafetler gerçekten de ekstra yardıma ihtiyaç duyanlar için kullanışlı olabilir.
Şu anda, Japon emeklilik yaşı 60 yaşındaBununla birlikte, işgücü düşmeye devam ettikçe, ülkenin hükümeti yaşı artırmak istiyor. 70. Yaşlıların çalışmaya devam etmesine yardımcı olacak bir çözüm öncelik olmalıdır.
Videoyu izle: JİMNASTİK - ÇOCUKLAR İÇİN JİMNASTİK, ESNEME, EĞİTİCİ VİDEOLAR (Temmuz 2022).
2022-04-09, 06:14:58
2022-04-15, 21:16:17
Herkesi beğendik!
Hataya izin veriyorsun.
Bence bir hata yapıyorsun. Hadi tartışalım. Bana PM'de yazın, iletişim kuracağız.
2022-06-18, 00:35:59
Altı Yaşındaki Grace'in Baykuşlara Sevgisi Onu Yayınlanmış Bir Bilimsel Araştırmacı Yaptı
İçme Suyundaki Lityum İntihar Oranlarının Düşmesine Neden Olabilir
Çin'deki Sergi Yüz Tanıma Teknolojisinden Kaynaklanan Anonimlik Kaybına Odaklanıyor
Copyright 2022 \ Japonya'daki Yaşlılar Emeklilik Yaşından Sonra Çalışmaya Devam Etmek İçin Dış İskelet Takıyor...
Kur'an öğretiyor diye 2 yıl hapis cezası aldı | Forumusa.com
Ana Sayfa DÜNYA Kur'an öğretiyor diye 2 yıl hapis cezası aldı
Kur'an öğretiyor diye 2 yıl hapis cezası aldı
Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde, sosyal mesajlaşma uygulaması üzerinden Kur'an-ı Kerim öğreten kişiye 2 yıl hapis cezası verildi
Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde bir kişi, sosyal mesajlaşma uygulaması wechat üzerinden "yasa dışı şekilde" Kur'an-ı Kerim öğrettiği gerekçesiyle iki yıl hapse mahkum edildi.
Çin Komünist Partisinin resmi yayın organlarından Global Times'ın haberinde, Sincan'da yaşayan, Hui etnik grubuna mensup Huang Şıkı'nın, wechat üzerinden kurduğu, yaklaşık 100 üyesi bulunan grupta Kur'an-ı Kerim öğreterek, internet düzenlemeleri ve dini etkinlikleri içeren ilgili kanunu ihlal ettiği öne sürüldü.
Huang'ın bu eylemiyle "yasa dışı" Kur'an öğrettiği suçlamasıyla 2 yıl hapis cezası aldığı belirtilen haberde ayrıca, Huang'ın, güvenlik güçlerince Ağustos 2016'da da gözaltına alındığı ifade edildi.
Çin'deki 56 etnik azınlıktan 10'unu Müslümanlar oluşturuyor. Hui (Çinli Müslümanlar) ile Uygur, Kırgız, Kazak, Tacik, Tatar, Özbek, Salar, Baoan ve Dongşiang etnik azınlıkları, yoğun olarak ülkenin kuzey ve kuzeybatısında yaşıyor.
Vildan Atasever tasavvufa merak sardı Vildan Atasever, yurt dışından gelen bir arkadaşıyla Karaköy’de görüntülendi. “PEYGAMBER...
Bakanlık’tan tabuttaki pırlanta kılıç açıklaması Ardahan’ın Merkez’e bağlı Karagöl İlçesi’nde...
Antalya’da dünya harikalarını 10 bin ton kumla yaptılar Festival Direktörü Cem Karaca, bu yılki temalarının...
Kuzuların Sessizliği filminin yönetmeni hayatını kaybetti Ünlü yönetmenin menajeri Annalee Paulo, 73...
Game Of Thrones Dizisi 7. Sezonun Fotoğrafları Game of Thrones 7. sezonundan yeni fotoğraflar! David Benioff ile D. B. Weiss tarafından yaratılan...
Burkina Faso’da timsahlar ve insanlar iç içe yaşıyor Burkina Faso’da başkent Ouagadougou yakınlarındaki Bazoule parkı timsahları yüzyıllardır insanlarla...
Rus Kızıl Ordu Korosu, İstanbul’a geliyor Rusya Kültür Bakanlığı’nca yapılan açıklamaya...
Oscar’a cep telefonu yasağı Sinema dünyasının en prestijli ödül töreni yanlış anonsla tarihindeki en büyük fiyaskoya sahne olmuştu....
Bob Dylan Nobel ödülünü kabul etti Dylan, bu hafta sonu İsveç’in başkenti Stockholm’de düzenlenecek törenle ödülünü alacak. BOB...
Türk Kahvesi ile Resim Çocukken çikolata satın alabilmek için resim çizmeye başlayan Bosna Hersekli Frljic, bugün Türk kahvesi...
Akdeniz'i En Çok Türkiye Kirletiyor | Dünya; Haberleri
04-07-2018 10:11 Kategori: Dünya
"Kullandığımız birçok maddenin geri dönüşüm ile tekrar kullanılması hem doğal kaynaklarımızın sürdürülebilirliği hem de ekolojik dengenin korunmasında büyük önem taşıyor. "
N.Papadopulos Brüksel'de temaslarına devam ediyor
20 Ekim 2017 - 11:02
Cumhurbaşkanı adayı Nikolas Papadopulos dün akşam Brüksel'de Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tagiani ile gerçekleştirdiği görüşmede ağırlıklı olarak Avrupa-Türkiye ilişkilerinin geleceğini ve Kıbrıs sorununu ele aldı.
Papadopulos Kıbrıs sorununda yaşanan çıkmazla ilgili Türkiye'nin sorumluluğuna dikkat çekti. Guteres'in çerçevesine ilişkin var olan çekincelerini de dile getirdi ve kurban ile sorumluyu eşitlediği görüşünü savundu. Papadopulos bu arada Kıbrıs sorununda yeni stratejisinde yer alan önerilerle ilgili bir de analiz yaptı. Papadopulos Brüksel'de Avrupa Komisyonu'nun Enerji Komiseri Migel Kaniete ile de görüştü ve Kıbrıs'ın Avrupa'ya enerji sağlanmasında oynayabileceği önemli rolü tartıştı.
Uyuz Nedir? Uyuz Hastalığı Belirtileri Nelerdir? Uyuzun Tedavisi Nasıl Yapılır? | OKU Haber Dergi
Uyuz ne demek? Uyuz son derece rahatsız edici bir cilt hastalığıdır. Uyuzdan sorumlu organizmalar maytlar ya da bir başka deyişle akarlardır. Akarlar derinin altında ya da üzerinde yaşayan ve yaşadığı organizmadan beslenen parazitlerdir. Fakat her parazit ya da mayt uyuz etkeni değildir. Bazı maytlar uyuza sebep olurken, bazı maytlar sadece ciltte alerjik reaksiyona neden olur. Maytların sebep olduğu alerjik reaksiyonlar birkaç hafta sonra herhangi bir tedavi uygulanmasına gerek kalmadan kendiliğinden kaybolur.
Özellikle kış aylarında yaşanan uyuz hastalığı, cilt üzerinde kırmızı tümsekler gibi görünebilir. Bu kırmızı tümsekler çoğunlukla kaşınır. Uyuz hayvandan insana veya insandan insana fiziksel dokunma yolu ile bulaşabilir. Uyuz hastalığı görülen pek çok durumda sadece derinin üst yüzeyi etkilenir ve hastalık kısa sürede tedavi edilir.
Herhangi bir uyuz şüphesi yaşayan kişi, vakit kaybetmeden doktora görünmeli ve tıbbi yardım almalıdır. Uyuz hızlı bulaşan bir hastalık olup, vücut direncini düşürebildiği için hastada sekonder bir başka enfeksiyon oluşumuna da zemin hazırlar. Uyuz etmeninin vücuda yerleşmesini takip eden 4 hafta bittiğinde, çeşitli belirtiler ortaya çıkmaya başlar.
Uyuz, hastalıktan sorumlu organizmanın cilt üzerinde yerleştikten ve belirtilerini gösterdikten sonra 10-17 gün kadar devam ettiği bir rahatsızlıktır.
Uyuz semptomları genel olarak şunlardır:
Maytların vücutta özellikle yerleşmeyi tercih ettikleri bölgeler şunlardır:
Uyuz Hastalığı Risk Faktörleri
Özellikle risk faktörü kabul edilen zamanlar/ortamlar şunlardır:
Özellikle gece saatlerinde yaşanan cilt döküntüsü (kabuklu olabilir),Şiddetli ve rahatsız edici kaşıntı,Bazı vakalarda cilt üzerinde ''Uyuz Döküntüsü'' olarak adlandırılan bir döküntü türü görülür. kabuklu uyuz döküntüsünden sorumlu organizmalar dişi maytlardır. Uyuz döküntüsünün görünümü, cilt ile aynı renkte ya da gri-beyaz izler şeklinde gözlenen kabarcıklar ya da tümseklerdir. Tümseklerin görünümü daha çok su toplamış kabarcıklar gibidir.
Parmak dokuları,Koltuk altları,Meme ve göğüsler,Erkeklerde genital bölge çevresi,Dirseklerin iç kısmı,Bilekler,Dizler,Kalça,Ayakaltı,Kürek kemiği üstüdür.
Uyuz etmeni akarlar çocuklarda daha sıklıkla boyun, avuç içi (el ayası), ayak altı ve yüz bölgelerini tutar. Uyuz zaman zaman çeşitli hastalıklarla da karıştırılabilir. Semptomları uyuza benzediği için yanlış tanıya yol açabilen hastalıklar şunlardır:
Dermatit,Egzama,Mantar enfeksiyonları,Böcek ısırıklarıdır.
Vücutta bu tür döküntüler ve uyuz belirtileri görüldüğünde, daha kolay tedavi edilebilmesi için vakit kaybetmeden doktora gidilmelidir.
https://www.youtube.com/watch?v=k2cTOE6bop8Uyuz nasıl bulaşır? Uyuzun bulaşma yolu, uyuz etmeni akarlara direk dokunulmasıdır. Uyuz etmeni dişi maytlar genellikle cildin üst bölümüne yerleşerek buraya yumurtalarını bırakırlar. Uyuz, evcil hayvanlarda olduğu gibi, yabani hayvanlarda da rastlanabilen bir hastalıktır. Bu aşamada akılda tutulmasında yarar olan bilgi, uyuz hayvan ile temas ettikten sonra ellerin yıkanmasının çok ciddi anlamda koruyucu etkisi olduğudur. Uyuz hayvan ile temas edildikten sonra ellerin bol su ve sabunla yıkanması enfeksiyona yakalanma riskini çok düşürür, hatta tamamen önleyebilir.
Uyuza sebep olan akarlar çok hızlı bulaşma potansiyeline sahiptir. Uyuz olduğu bilinen birisine dokunulması, aynı kıyafetlerin giyilmesi ya da aynı yatak çarşafı vb. malzemelerin kullanılması bulaşmaya sebep olur. Uyuz etmeni akarlar çok uzun süre boyunca ( günlerce) hayvanların üzerinde ya da kumaşlarda canlı halde kalabilirler ve bu uyuz hastalığı risk faktörleri arasındadır.
Uyuzun bir başka bulaşma yolu da, cinsel birleşme sırasındaki temastır. Uyuz olan birisi ile aynı ortamı paylaşan herkesin herhangi bir belirti göstermese de tedavi görmesinde fayda vardır, çünkü uyuz hiç fark edilmeden çok hızlı bir şekilde bulaşabilir.
Kalabalık ortamlarda bulunmak/ yaşamak,El ve vücut temizliğine dikkat etmemek,Bağışıklık sisteminin zayıf olması,Hastane ya da huzurevi gibi enfeksiyona müsait yerlerde görev yapmak,Okullarda çalışmak, küçük çocuklarla çok sık temas halinde olmaktır.
Eğer uyuz olma ihtimalinden şüpheleniliyor ise, doktora görünmek için hiç vakit kaybedilmemelidir. Doktor cilt üzerinde göz ile yaptığı muayenede maytların yol açtığı uyuz belirtilerini görebilir. Göz ile muayene haricinde doktor, hastalıktan etkilendiğini düşündüğü bölge ya da bölgelerden örnek alarak kontrol etmek isteyebilir. Mikroskop yardımı ile kesin uyuz hastalığı teşhisi koyulur.
Bazı durumlarda uyuz etmeni akarlar ciltte çok az miktarda bulunabilir. Böyle bir durumda doktor örnek alarak, hastalığı teşhis etmek yerine fiziksel şikayetleri dinleyerek, uyuz tanısı koymayı tercih edebilir.
https://www.youtube.com/watch?v=LmA7DM_Gh9wUyuz tedavisi için farklı yöntemler kullanılabilir. En etkili sonuç alınan uyuzun tedavisi, doktor tarafından reçete edilen ilaçların kullanılması ile elde edilir. Uyuz hastalığı tedavsi:
Doktora gidildiğinde uyuz tadavisi için doktor uyuz ilacı verecektir. Uyuz kremi veya uyuz losyonu ile doktor tedavi şekline geçebilir. Evde uyuz vakası ile karşılaşıldığında kıyafetler ve çarşaflar çok sıcak su ile yıkanmalıdır. Kıyafetlerin ve çarşafların çok sıcakta kurutulması da akarların ölmesi açısından faydalı bir uygulamadır.Giysilerin kuru temizlemeye yollanması da iyi bir çözümdür. Evde bir kişide uyuz hastalığı teşhis edilmiş ise, bütün bireylerin (uyuz belirtisi göstermese dahi) aynı şekilde uyuz tedavisi uygulaması koruyucu bir önlemdir.Çok fazla kaşınan bölgelere soğuk kompres yapılabilir. Ya da bahse konu bölgeler soğuk su ile muamele edilebilir. Aynı şekilde çok fazla kaşınan bölgelere kalamin losyonu uygulanması da şikayetleri hafifletebilir.
Etkilenen cildin tahriş olması, cilt üzerinde çatlama ya da açılma oluşumuna yol açabilir. Bu tip durumlarda sekonder enfeksiyon geçirilmesi halinde tekrar doktora gidilmesi ve antibiyotik kullanılması gerekebilir. Uyuz belirtileri konusunda bilinmesinde yarar bulunan bilgiler bunlardır.
# Akarlar # cilt döküntüsü # dişi maytlar # Mantar # maytlar # Maytların vücutta özellikle yerleşmeyi tercih ettikleri bölgeler # Uyuz # Uyuz Belirtileri # Uyuz Döküntüsü # Uyuz etmeni # Uyuz hastalığı # Uyuz Hastalığı Risk Faktörleri # uyuz hastalığı teşhisi # Uyuz nasıl bulaşır # Uyuz ne demek # Uyuz semptomları # Uyuz semptomları genel olarak # uyuz şüphesi # uyuz tanısı
Sarkoidoz kazeifikasyon göstermeyen epitelloid granülom ve lenfositik alveolit ile karakterize, etiyolojisi bilinmeyen, multiorgan, enflamatuar granülomatöz bir hastalıktır.[1-3] Sarkoidozun klinik prezantasyonu oldukça değişkendir. Semptomatik olguların %90’ında akciğer veya intratorasik lenf bezlerinin etkilendiği ve olguların %30’unda spontan remisyon olduğu görülür.[4-6] Olguların %30’unda ise akciğer fonksiyonlarında belirgin derecede bozulma ile sonuçlanan kronik bir hastalık süreci izlenir.[7-8] Sarkoidozun doğal seyri ve prognozu belirsiz olduğu ve hastalık remisyon ve relapslar ile seyredebildiği için hastalığın gelişimini dikkatli bir şekilde monitörize edebilmek, tedavi yaklaşımı için çok büyük önem taşımaktadır.[1,9,10]
Günümüzde hastalığın akciğer tutulumunu ve aktivitesini yeterli derecede yansıtan tek bir laboratuvar (biyolojik) belirteç bulunmamaktadır.[9,11] Mevcut biyolojik belirteçlerin birçoğu, eritema nodosum, akciğer radyolojisi ve solunum fonksiyon testleri gibi klinik bulgulara çok az katkıda bulunmaktadır. Ayrıca bu biyolojik belirteçlerin hiçbiri hastalığın sonucunu öngörememektedir.[9]
Sarkoidoz, monosit/makrofaj-T hepler (Th) tip 1 hücre aksında up-regülasyon ve poliklonal B hücre aktivasyonu ile ilişkilidir.[12,13] Yapılan çalışmalarda çeşitli kemokin ve sitokinlerin serum seviyelerinde artış veya azalma olduğu gösterilmiştir.[12] Bu biyolojik belirteçlerden bazıları hastalığın gelişimi, durumu ve organ tutulumları ile de ilişkili bulunmuştur.[12,14,15 ] Sarkoidozun korkulan komplikasyonlarından biri pulmoner fibrozisdir. Bu nedenle hastalığın aktivitesini, erken tedavi girişimlerini ve tedaviye yanıtı belirleyebilecek biyolojik belirteçlerin saptanması önemlidir.[12]
Proteomic analizi, farklı hastalıkların yeni biyolojik belirteçlerinin bulunmasında başarı ile kullanılmaktadır.[4,16] Surface-Enhanced Laser Desorption/Ionisation Time-of-Flight Mass Spectrometry (SELDI-TOF-MS) yeni biyolojik belirteçlerin araştırılmasında kullanılan, yeni ve umut vadeden bir teknoloji olup ilk olarak Hutchenes ve Yip tarafından tanıtılmıştır.[4,17] SELDI-TOF-MS yeni ve kullanışlı biyolojik belirteçleri, mevcut teknolojilere göre daha hızlı bulma potansiyeline sahiptir. Potansiyel biyolojik belirteçleri saptamak için hastaların ve kontrol grubunun protein profilleri, hastalık ve kontrol grubu için net olarak ayırt edici olan modelleri (paternleri) bulmak için kıyaslanır. Hasta veya kontrol grubunda aşağı veya yukarı doğru olan protein pikleri olabilir. Sarkoidozun multifaktöriyel doğası nedeni ile sarkoidoz tanısında çeşitli belirteçlerin kombinasyonunun kullanması gerekmektedir. Sarkoidozda bronkoalveoler lavaj sıvısında saptanan bu protein paternleri hastalığın seyri ile de bağlantılı bulunmuştur.[4]
Serum amiloid A (SAA), soluble interlökin-2 reseptör (sIL-2R), lizozim, anjiotensin converting enzim (ACE), glikoprotein KL-6 sarkoidozun kolay ve tekrarlanabilir serum biyolojik belirteçleri olarak bildirilmişlerdir.[3,10,18,23]
Serum ACE seviyesi sarkoidoz aktivitesini belirlemede bir gösterge olarak sıklıkla kullanılmaktadır.[24,26] ACE aktifleşmiş makrofajlardan türemiş olan epitelloid hücrelerde yapılır. Serum ACE aktivitesi, tüm sarkoid granülomların miktarını yansıtır ve sarkoidoz aktivitesinin bir belirteçi olarak gösterilmektedir.[10,20] Aktif sarkoidozda serum interlökin-2 reseptör seviyesinin de yükseldiği bildirilmiştir.[24,27,28]
Sarkoidozda, bazı tam olarak bilinmeyen immünolojik süreçler sonrasında aktive olan alveoler makrofajlar tarafından interlökin-1(IL-1) ve interlökin-6 (IL-6) gibi çeşitli sitokinler de salgılanır.[10] IL-1 ve IL-6 SAA ve IL-2 üretimini uyarır. IL-2 yapımı T hücre aktivasyonuna neden olur.[29] Aktifleşen T hücrelerin yüzeylerinde IL-2 reseptörleri (55-kDa/75-kDa heterodimer) oluşur ve çözünebilir 55-kDa formu serbestleşir.[10,30] Aktif sarkoidoz olgularında serum sIL-2R seviyesi artar.[3,10] Daha önce yapılan bazı çalışmalarda sIL-2R seviyesinin lenfositik alveolitin bir yansıması olduğu gösterilmiştir.[10,19]
Serum amiloid A, kortikosteroidler gibi immünsupresif ilaçlara daha az duyarlı olan bir hepatik akut faz reaktanıdır. Bu nedenle immünsupresif tedavi alan olguların takibi sırasında SAA kullanımı önerilmektedir.[10,31]
Pulmoner fibrosis tip III kolajen birikimi, tip III kolajen ile tip I kolajenin büyük oranda yer değiştirmesi ve sıkı kolajen liflerinin oluşumu ile başlar.[24,32] PIIINP, bir dereceye kadar tip III kolajen liflerinin bozulmasını gösterse de aslında tip III kolajen sentezini yansıtır. Prokolajen karboksiterminal propeptide (PICP) ise tip I kolajen sentezini yansıtmasına rağmen tip I kolajen liflerinin bozulmasını yansıtmaz.[24,33] Bu nedenle prokolajen belirteçlerin ölçümü diğer prokolajen metabolizma belirteçleri gibi (örn. prolil hidroksilaz, galaktozil hidroksil glukoziltransferaz) teorik olarak kolajen metabolizması ve fibrozis gelişimini değerlendirmede daha üstün bir yol gibi görünmektedir. Ancak bu metodların kullanımı sonucunda elde edilen veriler kafa karıştırıcıdır. [24,34-36]
Prokolajen tip III aminoterminal propeptidi (PIIINP) gibi bazı kolajen metabolizma belirteçlerinin serum ve bronkoalveoler lavaj sıvısındaki seviyeleri de hastalığın aktivitesini belirlemede kullanılmış ancak sonuçlar anlamlı olmamıştır.[24,26-38]
Lizozim pek çok doku ve hücrede bulunan, düşük moleküler ağırlığı olan, bakteriolitik bir enzimdir. Sarkoidozda lizozim primer olarak makrofajlarda ve taze granülomlardaki epiteloid hücrelerde tespit edilmiş ancak eski lezyonlarda saptanmamıştır.[10,20]
KL-6, moleküler ağırlığı 200 kd olan, yenilenmiş tip II pnömosit membranından ve bronşiyoler epitelyal hücrelerden salgılanan müsin benzeri bir glikoproteindir.[9,39,40] İdiyopatik pulmoner fibrosis, radyasyon pnömoniti ve sarkoidoz gibi çeşitli pnömonitlerde serum KL-6 seviyesi yükselir.[10,18,41,42] Sarkoidoz olgularında pnömonitin ağırlığı ile ilişkili olarak serum KL-6 seviyesinin artmış olduğu saptanır.[9,43]
Akciğer epiteline spesifik proteinler veya pnömoproteinler interstisyel akciğer hastalıklarında pulmoner tutulumun değerlendirilmesinde yeni bir perspektif getirmektedir.[44] Pnömoproteinlerin serum düzeylerinin belirlenmesinde kullanılan testlerin uygulanması oldukça kolaydır. Pnömoproteinlerden Clara cell 16 (CC16), Krebs von den Lungen-6 (KL-6) ve surfactan protein-D (SP-D) sarkoidoz olgularının serumlarında saptanmıştır.[9,43-46] Bu biyolojik belirteçlerin (marker) her biri ayrı ayrı çalışılmış olsa da sarkoidozda kullanılabilirlikleri ile ilgili yapılmış karşılaştırmalı çalışma yoktur.[9]
CC16, molekül ağırlığı yaklaşık 16 kd olan, bronşiyoler Clara hücrelerinden salgılanan bir proteindir.[9,47] Hava-kan bariyerinin bozulması nedeniyle artan akciğer geçirgenliğine bağlı olarak, sarkoidoz olgularının serumlarında artmış olarak bulunur.[9,46]
SP-D ise moleküler ağırlığı 43 kd olan, tip II pnömositler tarafından üretilen C-tipi leptin ailesinin bir üyesidir ve bu biyolojik belirteç sarkoidoz olgularının serumlarında hafif derecede artmış olarak bulunur.[9,45]
Ohnishi ve ark.,[48] farklı interstisyel akciğer hastalarının serumlarında KL-6, SP-A ve SP-D düzeylerini incelemişler, bu çalışmada KL-6’nın interstisyel akciğer hastalıklarının değerlendirilmesinde en iyi biyolojik belirteç olduğu görülmüş, ancak bu çalışmaya sarkoidoz olguları dahil edilmemiştir. Pnömoproteinlerin potansiyel prediktif değeri yakın zamanda Greene ve ark.’nın[9,49] çalışmasında da ele alınmış, idiopatik pulmoner fibrozisde yükesek serum SP-A ve SP-D seviyelerinin sağ kalım ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.
Miyoshi ve ark.,[10] sIL-2R, lizozim ve KL-6’nın serum seviyelerinin lenfositik alveolitlerde umut vadeden enflamatuar biyolojik belirteçlerden olduğunu saptamışlardır. Ayrıca serum KL-6 seviyesinin parankimal infiltrasyon artışının bir göstergesi olabileceğini de eklemişlerdir. Serum sIL-2R, lizozim, ACE ve KL-6 seviyelerinin sarkoidozda radyolojik evre ile ilişkili olarak arttığını gösteren çalışmalar mevcuttur.[18,20,50]Miyoshi ve ark.[10] çalışmalarında parankimal infiltrasyonu olan ve olmayan olguların serum sIL-2R, lizozim ve KL-6 serum seviyelerini kıyaslamışlardır. Parankimal infiltrasyonu olan sarkoidoz olgularında serum sIL-2R, lizozim ve KL-6 düzeylerinin belirgin olarak artmış olduğunu göstermişlerdir. Ayrıca sarkoidoz olgularının bronkoalveoler lavaj sıvılarındaki artmış lenfosit ve toplam hücre sayısının da pulmoner infiltratların miktarı ve serum sIL-2R, lizozim ve KL-6 seviyeleri ile ilişkili olduğunu göstermişlerdir. Ayrıca serum sIL-2R düzeyinin, bronkoalveoler lavaj sıvısındaki lenfosit ve CD4+ T lenfosit sayısı ile de ilişkili olduğu bildirilmiştir.[18,51,52] Serum sIL-2R, lizozim ve KL-6 düzeylerinin sarkoidoz olgularında aktif lenfositik alveoliti yansıtabileceği gösterilmiştir. Aynı çalışmada yalnız serum KL-6 seviyesinin kortikosteroid kullanan ve kullanmayan grupta da artmış parankimal infiltrasyon ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.[10] Serum ACE ve lizozim seviyelerinin prognoz ile ilişkili olmadığı, lenfositik alveoliti ve parankimal infiltrasyonların yaygınlığını yansıtmadığı gösterilmiştir.[19,51,53] Westall ve ark.,[54] serum ACE seviyesinin sarkoidoz olgularında akciğer tutulumunun derecesinden çok toplam granülomatöz yükü yansıtabileceğini rapor etmişlerdir.
Miyoshi ve ark.’nın[10] çalışmasında SAA seviyesinin kullanılabilirliğinin diğer biyolojik belirteçlere göre daha az olduğu belirtilmiştir. Ancak SAA’nın kortikosteroidler gibi immünsupresan ilaçlara karşı diğer biyolojik belirteçlerden daha az hassas olduğu ve bu tip ilaçları kullanan sarkoidoz olgularının monitörizasyonunda kullanılabileceği önerilmiştir.[31]
Diğer taraftan Lammi ve ark.[24] sarkoidoz olgularının bronkoalveoler lavaj sıvılarında PIIINP ve PICP düzeylerinin kontrol grubuna göre belirgin derecede arttığını, serum PIIINP seviyesinin ise düşük miktarda artmış olduğunu göstermişlerdir. Serum ve bronkoalveoler lavaj sıvısındaki PIIINP düzeyleri birbiri ile uyumlu bulunmamıştır. Bronkoalveoler lavaj sıvısındaki PIIINP ile serum ACE seviyeleri parankimal hastalığı olan sarkoidoz olgularında parankimal hastalığı olmayanlara göre daha yüksek bulunmuştur. Bronkoalveoler lavaj sıvısında ölçülen PIIINP ile serum ACE seviyesinin birbiri ile anlamlı derecede uyumlu olduğunun da göstermişlerdir. Serum PIIINP seviyelerinin semptomatik sarkoidoz olgularında semptomsuz ve parankimal hastalığı olmayan sarkoidoz olgularına göre daha yüksek olmasını serum PIIINP düzeyinin hastalığın genel aktivitesini yansıtıyor olabileceği şeklinde yorumlamışlardır. Serum ve bronkoalveoler lavaj sıvısı PIIINP düzeyleri ile ilgili çelişkili yayınlar mevcuttur. Low ve ark.[55] sarkoidoz olgularında artmış bronkoalveoler lavaj sıvısı PIIINP düzeyleri saptamışlar ancak bunun hastalığın klinik ciddiyeti ile ilişkilendirememişlerdir. Serum ve bronkoalveoler lavaj sıvısı PIIINP düzeylerinin yüksek olduğunu gösteren çeşitli çalışmalar vardır.[24,37,38] Milman ve ark.[56] sarkoidoz olguları ve kontrol grubu arasında bronkoalveoler lavaj sıvısı PIIINP düzeyleri açısından fark bulmamışlardır. Ayrıca Lammi ve ark.[24] serum PICP düzeyinin pulmoner sarkoidoz için zayıf bir gösterge olduğunu belirtmişlerdir.
Janssen ve ark.[9] çalışmalarında pulmoner sarkoidozun biyolojik belirteçleri olarak serum CC16, KL-6 ve SP-D düzeylerini ölçmüşler, tüm pnömoproteinlerin kontrol grubuna göre belirgin derecede yükseldiğini göstermişler ancak ROC analizi ile KL-6’nın en yüksek sensitiviteye sahip olduğunu göstermişlerdir. Ancak daha önceki çalışmalarda CC16, KL-6 ve SP-D düzeylerinin idiopatik pulmoner fibrozis gibi diğer interstisiyel hastalıklarda da yükseldiği gösterildiği için bu biyolojik belirteçlerin sarkoidoz tanısında kullanımı sınırlıdır.[9,40,45]
Aynı çalşmada Janssen ve ark.[9] parankimal infiltrasyonu olan olgularda (evre II ve III) serum CC16 ve KL-6 seviyelerini parankimal infiltrasyonu bulunmayan olgulara (evre I) göre anlamlı derecede yüksek bulmuşlardır. Bu bulgular Hermans ve ark.[46] radyolojik olarak ileri evrelerde artmış serum CC16 seviyeleri saptadıkları çalışmaları ile de uyumludur. Kobayashi ve Kitamura[43] ise parankimal hastalığı olan sarkoidoz olgularında artmış serum KL-6 seviyesi saptamışlardır. Bu bulgular topluca göz önüne alındığında, sarkoidoz olgularında hastalığın radyolojik ciddiyetini belirlemede CC16 ve KL-6‘nın kullanışlı biyolojik belirteçler olduğu görülmektedir.
Ayrıca artmış serum CC16 ve KL-6 seviyeleri ile akciğer fonksiyon bozukluğunun ciddiyeti arasında da (örn. IVC ve DLCO) zayıf da olsa bir ilişki olduğu saptanmıştır. Aslında DLCO ve serum pnömoproteinleri birbirinden tamamen ayrı iki sürece ait parametrelerdir. Gaz diffüzyonu, alveolo-kapiller membranın toplam alanına ve kalınlığına bağlı iken, protein kaybı ise proteinlerin molekül ağırlığı ve pulmoner epitelial–endotelial yüzeydeki porların çapı arasındaki ilişkiye bağlıdır.[9]
Pnömoproteinler enflamasyon biyolojik belirteci olarak yararlı oldukları gibi, fibrosiz gelişimindeki hücresel süreçte de rol oynamaktadırlar. Pürifiye KL-6’nın, trombosit kaynaklı büyüme faktörü (platelet-derived growth factor), fibroblastik büyüme faktörü ve fibronektin ile kıyaslanabilir derecede, insan fibroblastları için kemotaktik olduğu in vitro olarak gösterilmiştir.[39] Öte yandan ilginç bir şekilde CC16’nın ise tam ters etkisi olduğu, fibroblast kemotaksisini inhibe ettiği in vitro olarak gösterilmiştir.[57] Buna göre KL-6 ve CC16 arasındaki denge sarkoidozda fibrotik hastalığın gelişmesini etkiliyor olabilir.[9]
Sonuç olarak, sarkoidoz seyri ve tedaviye yanıtı önceden saptanamayan bir hastalık olduğu için çeşitli biyolojik belirteçlerin bu amaçla kullanılabilirliği önem kazanmaktadır. Sarkoidozda yeni biyolojik belirteçlerin bulunup, hastalığın tanısı, takibi ve prognozunun belirlenmesinde günlük rutin kullanıma girmesi çok önemlidir. Ancak günümüzde henüz bu amaçla kullanılabilen bir biyolojik belirteç yoktur. Bu amaçla yapılan çalışmaların devamına ihtiyaç vardır.
Tarihi zaviye 2 bin metre uzağa götürüldü
Foto Galeri Tarihi zaviye 2 bin metre uzağa götürüldü
Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğünce, Ilısu Barajı göl alanındaki İmam Abdullah Zaviyesi'nin minare ve türbesinin ardından eyvan bölümü de Hasankeyf Yeni Kültürel Park Alanı'ndaki yerine taşındı.
Ilısu Barajı HES Projesi Kültürel Varlıkları Koruma Kurtarma Çalışmaları kapsamında Türkiye'de geçen yıl ilk defa uygulanan projeyle baraj gölü alanından çıkarılan tarihi eserlerin taşınma çalışmaları devam ediyor.
540 yıllık Zeynel Bey Türbesi ve 1500 ton ağırlığındaki Artuklu Hamamı ile İmam Abdullah Zaviyesi'nin minare ve türbesinin de nakledilmesinin ardından 265 ton ağırlığındaki eyvan bölümünün de taşınma işlemi gerçekleşti.